11 Aralık 2014 Perşembe

Bayan Yazarlarımızdan:


İçimdeki Atatürk..

O’nu düşününce, uzaklara bakan gözleri geliyor aklıma… Derin, hüzünlü…
Elleri cebinde, sırtında baklava dilimli kazağı… O deniz kıyısındaki yazlık evin balkonunda, rüzgarda uçuşan saçlarıyla... Yalnız bir adam... Çok uzaklara bakıyor sanki. Asırlar ötesine. Ondan yüzündeki derin hüzün. Yaşından önce yorulmuş, bitkin. Uzun bir maraton koşusunu henüz bitirmiş.
Çocuklarla birlikteyken gözleri gülüyor bir tek... Yüzünü sevinç kaplıyor. Yeniden bir şeylere başlama isteği duyuyor yüreğinde. O en baştaki kaygısını, başarma azmini yeniden anımsayarak…
“Ben vatanımla nişanlıyım.”
Nasıl bir kararlılıktı… Ne güçlü bir sevgi… Ve ne büyük bir inanç… Dünyanın bütün nimetlerine sırt çevirip yüksek bir ülküye hayatı adamak…

Mustafa Kemal… Gencecik bir subay...

Tuncay Akdoğan Sezer

Devamı... 
***************************

Ada'nın Hikayesi...

Ve Benim Mustafa Kemalim... 

"Benim Mustafa Kemal’im sadece bu coğrafya insanları tarafından değil tüm dünyada tanınan, sevilen, örnek alınan gerçek bir dünya lideridir. Küba’ya gittiğimde orada onun heykelini görünce yaşadığım mutluluğu, sizlere kelimelerle anlatamam. Küba'da nereli olduğumu soran insanlara “Türküm” dediğimde “Atatürk, Atatürk” diyerek sevinmelerini, bana o içten sarılmalarını asla unutamam. Mesnetsiz ifadelerle onu pejoratif (aşağılayıcı) bir alana çekmeye, yıpratmaya çalışan kimi insanları anlayabilmemin imkânı yok. Benim Mustafa Kemal’im tartışmasız iyi bir lider, bilgiye ve modernizme önem veren önemli bir düşünce adamıydı, yürekli bir askerdi, iyi bir stratejistti, önemli bir devlet adamıydı, cesur bir devrimciydi ama tüm bunların yanında o bir İnsandı. 

Evet, Mustafa Kemal, sadece Türkiye değil, tüm dünya tarihine damgasını vurmuş gerçek bir vatansever ve barış yanlısı bir insandı, bir ağaç dalını korumak adına köşkleri yürüten, kendi emekli aylığıyla genç kızlarımızı okutan, dünyaya onlarca ilki yaşatan bir insandı. Böylesine değerli bir liderle ancak gurur duyulabilirdi ve ben onunla gurur duyan, onun ilkeleri ve inançları doğrultusunda yarına güvenle bakabilen, özgür ve tam bağımsız bir Türk kadınıyım. 

Özlem ADA

Devamı... 

*****************************

Atatürk Sevgisi

Mustafa Kemal Atatürk'ü neden mi seviyorum? Bilmiyorum, içten gelen bir sevgi bu. Çok  içten gelen bir sevgi. Kimse bana O’nu sevmemi söylemedi, ama hep iyi şeyler duydum O’nun hakkında, duydum ve okudum. Anneciğimin ve rahmetli babamın da payları büyük sanırım bu konuda. Annem, alışverişe gittiğinde kasada çantasını açıp ödeme yaparken bile, hâlâ Ata’mıza dua ettiğini, O’nun için dua etmediği tek bir gününün olmadığından bahseder. O’nu hep rahmetle andığını ve O’nun da kendisine rahmet verdiğini söyler.

Ne mutlu Ata’mıza…

Binlerce kişinin duasını alıyor her gün, demek ki. Sadece annem dua ediyor o-lamaz ona. Böyle bir şey kimlere, hangi birimize nasip olur acaba?

Ben öğretmenim ve Atatürk'ümü hep içimden sevdim, gizlice sevdim. O’nun ilkelerine uyarak, örnek olarak sevgisini aşılamaya çalıştım. O’ndan, sadece özel günlerde, O’nun şanına yaraşır şekilde bahsettim öğrencilerime veya uygulamalarla, davranışlarla gösterdim sevgimi ki, soğumasınlar O’ndan. Çok sık bahsetmek de doğru değil diye düşündüm her zaman.

O’nu seven insan zaten içtenliğiyle belli ediyor kendini. O’nun yolundan ayrılmayarak anlatıyor kendisini ve gösteriyor sevgisini. İçten olunduğunda ise karşılıksız bir sevgi yayılıyor etrafa.

Bunu da ancak, hakikaten içten ve kendi gibi sevenler anlayabiliyor. Rahmetli eşim subaydı benim ve de gaziydi. Ona küçük Atatürk'üm derdim evlendiğimizde.

Dürüst, iyi bir insandı ve çok iyi de bir askerdi. Ölmeden oğullarıma, “Dünyaya tekrar gelsem, yine hiç düşünmeden asker olurdum.” demiş. Ne yazık ki, onu da Atatürk'ümüzü kaybettiğimiz hastalıktan dolayı kaybettik, iki sene evvel. Onun Atatürk'ümüze olan bağlılığı ve sevgisi de büyük bir etkendir; M. Kemal Atatürk'ü sevmemde. 

Yasemin Kocaman Erk

Devamı... 

**********************************
Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk halkı yoldan çıkardı diyenler de var aramızda ve onlar zinanın 1926 tarihli anayasada suç olduğunu ama 2004 yılında kabul edilen yeni Türk ceza kanununa göre suç olmadığını bilmiyor ve bu bahsedilen her iki olaydan da nasıl başarıyorlarsa Atatürk’ü suçlu dinsiz ilan ediyorlar. 
Kaba tabirle balık baştan kokar. Velhasıl dönem öyle bir dönem olmuş ki, tek kapta tek çeşit ve tek öğün yemek yiyip ömrünü İslam’a hizmete adamış ve savaş meydanlarında ömür tüketip hazineleri tıka basa dolduran Yavuz Sultan Selimin hakim olduğu coğrafya çok değişmiştir. Son dönem padişahları bu değişime uyum sağlamaya çalışmışlardır. Mustafa Kemal tüm bu sıkıntıları o dönem de yaşamış bizzat ceremesini çekmiş ve hatta kendi doğduğu toprakların kaybedilmesine seyirci kalmıştır. Ortam kendini şeriatçı bir yapıdan (aslında toplum baskısı demek daha doğru olur çünkü Osmanlı hiçbir zaman şeri hukuk kullanmamıştır) soyutlamış ve gelişen dünyaya uyum sağlamaya çalışmıştır. 
Son dönemki savaşlara Osmanlı ordusunun elinde kılıç gittiği  ve çoğunda yenilerek hayretle geri döndüğü bilinir. Çünkü teknoloji çok gelişmiş ve kılıçla savaşacak kimse bulamamış top yekûn telef olmuşlardır. Biraz edebiyata ilgisi olan insanlar;  İkinci Yeniciler, Tanzimat Dönemi sanatçılar ve ya Maviciler gibi topluluklarda görev almış bir yazarın ya da şairin eserlerini okusalar dönemin özeti esere yansımıştır. (Peyami Safa ve Reşat Nuri Güntekin romanları ona keza özellikle kadın erkek ilişkileri ve son dönem Osmanlı gençlerinin yaşayışları hakkında müthiş bilgiler verir.) Halk böyleyken devletinde güçsüz olması tamamen korumasız kalınmasına sebep olmuştur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saldıran bir kesim var. Evet bu bir gerçek ama bu kesim Osmanlıyı savunurken yükselme dönemini baz alıyor. Çok değil sadece son beş padişahın hayatını ve yaptıkları yenilikleri okusak sorun çözülecek. Ama insanlarımız kulaktan dolma dogmatik ve sığ düşüncelerle dolular. Çok acı değil mi gerçeklerden bir haber yaşamak? Eleştiriyoruz ama neyi kimi? Ya da kim olarak eleştiriyoruz? Tarih dönemin şartlarına göre değerlendirilir. Cumhuriyet hem topraklar üzerinde yaşayan halka hem de dünya literatürüne uygundur. Çünkü 19.yüzyıl her şeyin değiştiği ve geliştiği bir dönemdir. Harf devrimi gerekiyordu çünkü Arap harflerinin geçerliliği yoktu. Hoş hala da yok. Sekiz tane ünlü harfi olan bir dili Arap harfleriyle yazamazsınız.
Yeni kurulan devletin birden şahlanması gerekiyordu ve kolaylıklara ihtiyaç vardı. Atatürk İslam ülkelerine sıcak bakmadı çünkü ümmetçilik fikri Osmanlı güçlüyken desteklendi. Şu anda da ümmetçilik fikri canlı değil ve doğru bir karar verilmiş bunu anlamak için haber izlemek yeterli. “Dedelerimizin mezar  taşını okuyamıyoruz”, “ tarihimizi okuyamıyoruz” savları dikkate değer değildir. Çünkü Türk tarihi 7000 yıllık bir geçmişe dayanır ve şu an kullanılan Latin harfleriyle tarihi okuyabilmek daha mümkün. Saldırı yaparken daha dolu daha elle tutulur tartışmaya değer şeylerle gelinirse, basmakalıp olmayan ve klasikleşmiş içi boş söz öbekleri haricinde, münakaşadansa münazara olur. 

Elif Gamze Tutan
Devamı...
*******************************

Atatürk'ü Anlamak... 

Bugün Türk Milleti olarak yaşadıklarımızı, O  yüce  kişilik  daha  önceden  bilmiş  ve bizlere ne yapmamızı açık  bir  dille  ifade etmiştir. O’nun  tüm  öngörüleri  bizlere  ve tüm  insanlığa ışık  niteliğindedir. Yeni bir  kurtarıcı, yeni  bir yönlendirici  kişiye  hiç  ihtiyacımız  yoktur.   O’nun  çizdiği yol,  hem medeniyet,  hem bilim,  hem sanat, hem refah,  hem insanlık, hem özgürlük, hem de  bağımsızlık  için  yol göstericidir..
Akl-ı selim tüm insanlık   bunun bilicindedir.   Yüreğiyle  O’nun enerjisini  hisseden  herkes,  hedefinin  dünyada  yükselişi,  dünyada  evrenin  sırrına ermeyi  öngördüğünü  bilir.

Türkiye’yi yeniden var eden Yüce Ruh,  dünya  insanlığının  yeniden  uyanışa  geçmesini   gönülden  diliyordu.
Atatürk bildiklerimizden daha da öte bir bilgeydi. İnsanlığı  ve  yaratılışı  araştırıyor  ve  bununla  ilgili  tüm kitapları  okuyor,  gerçek  bilgiye  ulaşmaya  çalışıyordu. O’nun  kısa yaşamı  boyunca (böyle  bedenlenmeyi  seçtiğini  düşünüyorum)  çok ama çok  önemli  bilgiler  ve  eylemler  bıraktı.

Her sözü, yazıkları, kitapları  bizlere  ve insanlığa çok  önemli ip uçları vermektedir.

Ben Türkiye’de bir Türk  olarak  böyle bir liderimizin olmasından fazlasıyla gurur  ve şükran  duyuyorum.

Winston  Churchill’in  söylediği  gibi;   dünyaya   her Yüzyılda bir  yalnızca  bir tane  dahi  gelir.  Bu  Yüzyıldaki  dahi  Türk  Milletine  nasip olmuştur.

İnsanlık, dünya  ıstırap  içindedir. Sevgi,  saygı,  hoşgörü  yok olmaktadır.  İnsanlığın tekrar  saf  sevgi  ortamına  geri dönmesi,   tüm  yaşayan canlılara  sevgi  ile  eğilmesi  gerekmektedir.    Seçilmiş  yol  gösterici  kişilikler  bizim  rehberimiz   olmalıdır.  Türklerin  lideri  Atatürk’tür.  O’nun  yoluna  ve  çizgisine  derhal  dönmemiz kaçınılmazdır.

Devamı...
Sevda   Kavruk

*********************************

Benim Atatürk’üm
O'nun bu ulusu kurtaran bir kurtarıcı olduğunu düşünüyorum. Sadece asker değil, lider değil, devlet adamı değil, bir çok özelliği kendisinde toplamış bir insan. Yüksek bir bilgi birikimi var, zeki ve yapacağına karar verdiği her şeyi tereddütsüz yapabilen bir insan. İmkansız diye bir şey tanımıyor. Geliyor, son anda tamamen dağılmış, yok olmaya ramak kalmış, Emperyalist Ülkeler tarafından paylaşılmaya başlanmış bir ülkeyi, içte ve dışta düşmanla sarılmış bir ülkeyi büyük bir savaşla kurtarıyor. O zamanlarki iletişim bu güne kıyasla yok denecek kadar kısıtlı. Yani insanları bir şeylerden haberdar etmek, ülkenin durumunu anlatmak bu günden kat kat daha zor. Halk cahil. Okuma yazması bile yok ve fakirlikten bitap düşmüş halde. Böyle bir halkı ayaklandırıyor ve bin bir yokluk içinde o savaşı kazanıyor. Savaşı kazanmakla işimi bitirdim artık köşeme çekileyim, ailemi kurayım bundan sonrasına ben karışmayayım demiyor. O'nun için İkinci Kurtuluş Savaşı işte o zaman başlıyor. Cahilliğe karşı verilen savaş. Devrimler başlıyor, bir yandan yeni bir ülkenin, yeni bir devletin temelleri atılırken diğer yandan halkının okur yazar olmasını hatta sadece okur yazar olmakla kalmayıp, muasır medeniyetler seviyesine çıkılmasını istiyor. Medeni, gelişmiş, kendi ayakları üzerinde durabilen ilim ve bilim üretebilen, ümmet değil, birey olma bilinciyle hareket edebilen bir ulus olmasını istiyor. Yapmak istediği her şeyi de tek tek gerçekleştiriyor. 

Ve Kadınlar...

Kadınları unutmuyor, diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi. Kadınlar dünyanın bir çok ülkesinden daha önce erkeklerle eşit haklara sahip oluyorlar. Osmanlı'da kadının adı yokken yeni kurulan  bir ülkede ulusun en önemli yapıtaşı oluyor kadınlar. Atatürk biliyor ki, kadınlar okursa, donanımlı olursa, kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olurlarsa o ulus ileriye gider çünkü medeniyetin kaynağı kadındır. Doğurur, besler, büyütür, yetiştirir. Kadın ne kadar donanımlıysa yeni yetişecek  nesiller de o kadar iyi yetişir ve ileriye giderler. 

Bir yandan da devlet adamı oluyor tüm bunlar ülkede filiz verirken. Her şey elimin altında ben bu ülkeye kral olayım, Sultan olayım demiyor. Saraylarım, köşklerim olsun Saltanat süreyim demiyor. Parlamentoyu kuruyor. Ülkesinin demokratik, laik bir Cumhuriyet olmasını istiyor. Fabrikalar, demir yolları kuruluyor. Her parça bir diğerini bütünlüyor ve bir İmparatorluğun küllerinden yeni bir ülke doğuyor. Sancılı ama muhteşem bir süreç ve dünyada eşine benzerine rastlanmayan bir varoluş. Sonuç olarak O'na burada yazacağım sıfatlar, O'nu öveceğim sözler yetersiz kalıyor. Türkiye Cumhuriyeti  vatandaşı olmaktan daha önce bir kadın olarak ona tüm varlığımı borçlu olduğumu biliyorum. Kendi adıma bu çok önemli benim için.

Bazen düşünüyorum da bir zaman tüneli olsaydı ve O'nun yaşadığı döneme gidip O'nun yanında olabilseydim. Sürekli yanında olmak isterdim. Cephede, mecliste, okullarda ve onun fikirlerinden, düşüncelerinden feyz alabilmek için. Ama daha çok Anadolu  seyahatlerinde yanında olmak isterdim. Olmak isterdim sanırım çünkü benim düşünceme göre ülkenin şu an yaşadığı sıkıntılara ışık tutacak bir çok şifreyi çözmenin anahtarını verirdi bana. 

Atatürk'ün attığı bir çok temel var, devrimler var, kalkınma ve medeniyet adına atılmış bir çok adım var evet ama baktığımda bu günlerde geriye doğru bir dönüşte  var. Ülke insanı birey olabilmekten daha çok, ümmet olmayı özler oldu. Bakış açıları değişiyor, bazı kavramların içi boşaltılıyor ve algılama farklılaşıyor ve bizler henüz bunun önüne geçebilmenin yollarını bulabilmiş değiliz ya da bize de biraz rehavet çöktü. O'nun yaşadığı dönemdeki halk profili çok önemli aslında; okumamış, cahil, fakir ve kendi dinini bile hurafelerle yaşıyor. Okuma yazması olmadığı için açıp kendi din kitabını bile okuyamamış. Bir takım  Şeyhler  Şıhlar var ve halkı onlar yönlendiriyorlar. Bu profil kafanızda bir şeyleri canlandırıyor mu? Böyle bir halka savaş kazandırılmış, sonra büyük bir seferberlikle okuma yazma öğretilmiş. Köy Enstitüleri açılmış, ülkede bazı öğrencilere burslarla yurtdışında okuma hakları verilmiş ki onlar kendi alanlarında öncü olsunlar, gelip buradaki insanlara öğrendiklerini aktarabilsinler diye. Bu yüzden O’nunla birlikte Anadolu'da olmak isterdim. Aslında istediğimiz cevaplar ve yol haritası orada saklı diye düşünüyorum.

Bana göre ne günümüz siyasetçileri, ne sivil toplum örgütleri ne de halk artık O'nun  fikirlerini tam anlamıyla anlamıyor ve dolayısıyla yaşatamıyor da. Hangi açıdan bakarsanız bakın ya zafiyet, ya çıkar ya da yanlış anlamanın sonuçları yaşanıyor şu an. Çok uzun ve derinlemesine anlamlandırmaya da gerek yok. O ulusu için ilk başta tam bağımsızlık istedi. Gerçekten tam bağımsız bir ülke miyiz? Birey olma mantığıyla yaşayabiliyor muyuz? O'nun istediği gibi çalışkan, eğitimli insanlar, zorluklara göğüs gerebilen yılmayan insanlar mıyız? Kendimize bir ayna tutalım ve öyle miyiz bakalım. 

Gamze Sarnık

Devamı... 

**********************************


Atatürk Kim mi ?
O erişilmesi zor bir dağ, karda açan çiçek, hiç sönmeyen bir yıldız. O bir deniz, O bir derya, O bir okyanustur. O meyveli bir ağaç, gölgesine sığınılan ulu bir çınar.  Tarihin altın sayfalarında yer alan kahraman, sonsuza dek bizi ısıtacak güneştir. Çünkü O Atatürk‘tür. O’nsuz Türkiye dalları budanmış, yerle bir edilmiş, O’nsuz Türkiye kuşatılmış bir vatan, parçalanmayı bekleyen  avdan farksız. 
Atatürk kim midir? 
Beyin gücünün akıl almaz boyutlarını aşan olağanüstü bir boyut, özgürlük savaşının bayrağı  izinde yürünecek tek yol. Tek aşk çünkü O , Gazi Mustafa Kemal  Atatürk tür.
Atatürk  ilkeleri, çağdaşlaşma adına ortaya atılmış. Ülkede derinlemesine değişiklik yaratan, ülkeyi kalkınmış ülkeler  seviyesine   getiren  ilkelerdir. 1934 de Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmişse,  kadın erkeğe eşit ise ve günümüz Türk kadını köle değilse  bunu  Mustafa   Kemal ‘e borçludur. Unutulmamalıdır ki Kemalizm felsefesi  ile  bu ülke inşa edilip yükseltildi. Atatürk devrimleri ile ilerlemelidir. Simgesel dürtüleri takmayıp aklı , bilimi ve laikliği referans almalıyız. 
O olmasa idi  var olurduk illa ki ama yabancı bireyler olurduk. Kendi kültürüne, geleneğine, göreneğine yabancılaşmış, milli benliği yitik kalmış bireyler olurduk. Eğer dilimizi, dinimizi, kültürümüzü  özgür bir şekilde yaşatabiliyorsak bu Mustafa Kemal sayesindedir. 
Herkes bir şeylerin kölesi, herkes dünyadan bihaber. Kendine gösterilen kadarını biliyor, duymak istediği kadarını  duyuyor. Bütün bunlar insanların kötü şeyleri kanıksamasına neden oluyor. Gezi direnişinden sonra  her şeyin kaldığı yerden devam etmesinin nedeni de bu. Çünkü  kanıksadık bunları, alıştık böyle olmasına. Türkiye’de Atatürk ve fikirleri için yapılan güzel olaylar da var. Atatürk bir çıkıştır, varış değil. Varmak tükenmek demek, Atatürkler  tükenmez . Varmak ölüm demek, Atatürkler ölmez.

Devamı...
Sertap  YAVAŞ

Amatör Yazarlarımızdan Kısa Anlatılar Eklemeye Devam Edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder